4 Ekim 2025 Cumartesi

ATATÜRK’LE DANS EDEN KADIN – CUMHURİYET GİBİ BİR KADIN: NAHİT HANIM (OSMAN BALCIGİL)

 




Herkesin hayali, onun gerçeği olmuş… Nahit Hanım’ın hikâyesi sadece bir dans değil, Cumhuriyetin kadınlarının gücünü simgeliyor.”

 

📚 Kitap Künyesi

  • Adı: Cumhuriyet Gibi Kadın – Nahit Hanım
  • Yazarı: Osman Balcıgil
  • Yayınevi: Destek Yayınları
  • Basım Yılı: 2025
  • Sayfa Sayısı: 520
  • Tür: Biyografik Roman / Tarihsel Kurmaca

 

🌍 Giriş

Osman Balcıgil’in kalemiyle tanışıklığım önce Karanlık Oda ve ardından Yeşil Mürekkep ile olmuştu. Yeni çıkan Cumhuriyet Gibi Kadın: Nahit Hanım kitabını görür görmez aldım ve “Kimmiş bu Nahit Hanım?” merakıyla okumaya başladım. Kitap ilerledikçe sadece bir kadının değil, bir dönemin; Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının içinde buldum kendimi.

 

🔰 Özet

İstanbul’un rahat yaşamını bırakıp, modern Türkiye’ye öncülük etmek isteyen iki genç kızın Ankara Kız Öğretmen Okulu’na gidişiyle başlıyor hikâye. Burada Nahit Hanım’ın sadece öğretmen olarak değil, aynı zamanda bir dönemin sosyal, kültürel, edebi hayatına damgasını vuruşunu okuyoruz.

Kitap boyunca hem Nahit Hanım’ın özel yaşamına hem de Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki dönüşümlere tanıklık ediyoruz. Özellikle Atatürk’le dans ettiği bölüm, kitabın en büyüleyici sayfalarından biri…

 

Tematik Derinlikler ve Ana Gözlemler

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında kadınların rol modeli olarak ön plana çıkışı

Ankaranın sıfırdan bir başkent olarak inşası ve sosyal hayatın şekillenmesi

Tercüme Bürosu, edebiyat sohbetleri ve kültürel dönüşüm

Nahit Hanım’ın yalnızca Orhan Velinin sevgilisi kimliğinin ötesinde, Cumhuriyetin ilk felsefe öğretmeni oluşu

 

🖋️ Yazarın Kalemi: Osman Balcıgil Kimdir?

Gazeteci kökenli bir yazar olan Osman Balcıgil, eserlerinde tarihsel gerçeklik ile kurmacayı ustalıkla harmanlıyor. Sabahattin Ali’den Deniz Gezmiş’e, şimdi de Nahit Hanım’a uzanan yolculuğunda, unutturulmuş ya da eksik hatırlanan karakterleri gün yüzüne çıkarıyor. Okuru meraklandıran, araştırmaya yönlendiren ve dönemin ruhunu hissettiren bir üslubu var.

 

🔍 Değerlendirme ve Eleştiri

Kitap, sadece Nahit Hanım’ın yaşamını değil, bir ülkenin yeniden doğuşunu aktarıyor. Biyografik roman türünün en güçlü tarafı burada ortaya çıkıyor: hem gerçeklere dayanıyor hem de edebi bir lezzet sunuyor.

Tek eleştirim, bazı bölümlerde olaylar hızlı akıyor; daha fazla detay görmek isterdim. Ama bu, kitabın akıcılığını hiç gölgelemiyor.

 

🔍 Alıntılarla Derinleşme

  • “Arada bir babaannem, anlaşmanın ihtimali yoksa konuşmanın lüzumu yoktur derdi.”
  • “Huzur gelişmenin düşmanı. Huzurlu olunca, kötü geçen günlerini görmezden gelebiliyorsun. Oysa hayat iyi olduğu kadar kötü ya da tersine kötü olduğu kadar iyi. Önemli olan yaşananlardan ders çıkartabilmek ve bu sayede daha hoş, güzel, ilginç, heyecan verici, dolu, mutluluk verici günlere yelken açabilmek. Öyle değil mi?”
  • “Kader kimilerine göre içine doğulan coğrafya, bazılarına göre mensubu olunan ailedir. Her ikisi de doğrudur.”
  • “Herkesin hayatında bu tür durumlar vardır. Bazen gitmek de istemezsiniz kalmak da. Ya da tersine hem gitmek istersiniz hem kalmak.”

 

🔰 Kişisel Notlar & Okuma Yolculuğu

Kitabı okurken sık sık “Ah keşke o akşamki edebiyat sohbetlerinde ben de olsaydım” diye düşündüm. En çok da Atatürk’le dans ettiği bölümde durup uzun uzun hayal ettim.

Beğendiğim yerlerin altını çizdim, bazı olaylarda “Acaba bu gerçek mi?” diye araştırmalara daldım. Kitaptaki film önerileri (Stalingrad, Enemy at the Gates) de hemen izlenecekler listeme girdi.

 

📌 Sonuç: Kimler Okumalı? Neden Okumalı?

Cumhuriyet’in kuruluş yıllarını merak edenler, edebiyat sohbetlerinin büyülü atmosferini hissetmek isteyenler, kadınların bu topraklarda nasıl öncü olduklarını öğrenmek isteyenler mutlaka okumalı. Çünkü bu kitap sadece Nahit Hanım’ın değil, Cumhuriyet’in kadınlarının hikâyesi.

 

Tek Cümlelik Tanım

Cumhuriyet Gibi Kadın, bir kadının hayatından yola çıkarak bir ülkenin yeniden doğuşunu anlatan içten ve ilham verici bir roman.

 

Derinleşmek İçin Soru

“Bugün bizler, Cumhuriyet’in ilk kadınlarının açtığı yolda aynı cesaret ve üretkenlikle ilerleyebiliyor muyuz?”

 

🖋️ Son Söz

Nahit Hanım’ı sadece Orhan Veli’nin sevgilisi olarak görmek, tarihe haksızlık olur. O, Cumhuriyet’in ilk felsefe öğretmeni, edebiyatın gönüllü ev sahibesi ve Atatürk’le dans eden bir kadındır. Ve bizlere hâlâ ilham vermeye devam ediyor.


29 Eylül 2025 Pazartesi

DARA ANTİK KENTİ'NDEN ALBEROBELLO TRULLI EVLERİNE YOLCULUK: KANAGA


Arkeoloji Merakı ve Bir Tesadüf

Arkeolojiye hep ilgi duymuşumdur. Yeni yayınlanan belgesel ve videoları takip ederim. Bir cuma günü, pandemi sonrasında çocuklarla yaptığım Urfa gezisinde göremediğim Soğmatar Antik Kenti hakkında bir video izledim. Videoda, Mehmet Günsür’ün rol aldığı bir dizide burasıyla ilgili sahneler olduğunu öğrenince çok meraklandım.

Hemen diziyi araştırdım ve şaşkına döndüm. Meğer bugüne kadar hiç duymamışım! Üstelik Atiye dizisinde arkeolog rolünde izlediğimiz Mehmet Günsür, burada fizikçi olarak karşımıza çıkıyordu. Hafta sonu planlarını bir kenara bırakıp diziyi açtım. Cuma akşamı başladım ve tüm 12 bölümü bir solukta izledim.

Dizinin Hikâyesi

Günsür’ün canlandırdığı karakterin adı Mardin. Arkeolog babası Enki’nin bıraktığı şifreleri çözmek için bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk, annesinden kalan bir anahtarla başlayıp babasının ona bıraktığı tableti yerine yerleştirmesiyle tamamlanıyor.

Dizide biz de onunla birlikte şu kadim yerleri geziyoruz:

  • Dara Antik Kenti
  • Urfa
  • Harran
  • Yerebatan Sarnıcı

Her bölümde farklı bir gizem ve farklı bir mekan izleyiciyi bekliyor.

Gizemli Semboller ve Şifreler

Dizinin en büyüleyici yanlarından biri, kadim sembollerin izini sürmesi.

  • Dara Antik Kenti’nde bulunan Sümer tabletlerinden çıkan koordinatlar Göbeklitepe’yi işaret ediyor.
  • Harran’da ekinoks zamanı güneş ve ay birleşiyor; diskin kuleye yerleştirilmesiyle bereket artıyor. 
  • Yerebatan Sarnıcı’ndaki sütunlarda Kanaga sembolü karşımıza çıkıyor.

Dizide sıkça tekrarlanan cümleler de çok etkileyici:

“Kayalar, bitkiler, su ve bütün yaşayan canlılar dünyanın kütüphanesidir.”
“Cisimleri biz bulmuyoruz, cisimler bizi buluyor.”

İtalya’da İz Sürmek

Türkiye’den sonra yolculuk İtalya’ya uzanıyor. Burada da farklı şehirlerin tarihi ve mimarisi izleyiciye sunuluyor.

  • Cisternino: Şirin meydanları ve kahveleriyle büyüleyici.
  • Alberobello: Harran evlerine benzeyen Trulli evleri, kubbelerindeki sembollerle dikkat çekiyor.
  • Craco: Terk edilmiş hayalet şehir.
  • Castel del Monte (Matera yakınlarında): Beşgen kapısı ve sekizgen planıyla gizemli bir kale.

Özellikle Alberobello’daki Kanaga sembollü Trulli evinin bulunması, dizinin en unutulmaz sahnelerinden biri.

Dizinin Derin Mesajı

Gizemli semboller, eski uygarlıkların sırları ve mitolojik göndermelerle dolu bu yolculuk, aslında bize bir mesaj veriyor:

👉 İnsanoğlu doğaya zarar veriyor.

👉 İklim krizi, gezegenimizi tehdit ediyor.

Kanaga, geçmişin bilgeliğini bugünün sorunlarıyla birleştirerek izleyiciyi düşündürüyor.

Pratik Bilgiler: Kanaga’nın İzinde Seyahat

📺 Dizi Nereden İzlenir?

Kanaga, YouTube platformundan izlenebilir.

🏛️ Çekim Yapılan Yerler

  • Dara Antik Kenti (Mardin): Kaya mezarları ve su kanallarıyla büyüleyici bir antik şehir.
  • Harran (Şanlıurfa): Konik kubbeli evleri ve tarihi kulesiyle ünlü.
  • Göbeklitepe (Şanlıurfa): İnsanlık tarihinin en eski tapınağı.
  • Yerebatan Sarnıcı (İstanbul): Gizemli sütunlarıyla Bizans mirası.
  • Alberobello (İtalya): UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Trulli evleri.
  • Craco (İtalya): 1960’larda terk edilen bir hayalet şehir.
  • Castel del Monte (İtalya): 13. yüzyılda inşa edilmiş, mimari sırlarla dolu kale.

🏛️ Dara Antik Kenti – Mardin

Mardin’in hemen yanı başında, Mezopotamya’nın saklı hazinesi: Dara Antik Kenti. 

Yeraltı mezar odaları, su kanalları ve devasa kaya oyma yapılarıyla tarihin derinliklerine açılan bir kapı. Dizide Enki’nin bıraktığı şifrelerin izini sürerken, Dara’nın kadim taşları geçmişin bilgisini bugüne fısıldıyor. Burada Sümer tabletlerinden çıkan koordinatlar, yolculuğun yeni kapılarını aralıyor.



🌀 Göbeklitepe – Şanlıurfa

12 bin yıllık bir sır: Göbeklitepe.

Dünyanın bilinen en eski tapınağı, taşların dile geldiği, insanlığın tarihini yeniden yazan bir yer. Dizide koordinatlar burayı işaret ettiğinde, seyirci için de adeta bir “uyarı” geliyor: geçmişin bilgeliği, bugünün pusulasıdır. Her taş sütun, yalnızca bir arkeolojik buluntu değil, aynı zamanda insanlık hafızasının simgesi hâline geliyor.



🌙 Harran – Şanlıurfa

Konik kubbeli evleri, kadim astronomi bilgisi ve gizemli kulesiyle Harran.

Dizide ekinoks zamanı burada beliriyor: güneş ve ayın aynı hizaya geldiği o eşsiz an. Harran Kulesi’ne yerleştirilen disk, zamanın kapılarını aralarken, kadim uygarlıkların gökyüzüyle kurduğu bağın da altını çiziyor. “Cisimleri biz bulmuyoruz, cisimler bizi buluyor” sözü, Harran’ın taşlarında yankılanıyor.


🏛️ Yerebatan Sarnıcı – İstanbul

İstanbul’un kalbinde, Bizans İmparatorluğu’nun suya duyduğu ihtiyacın anıtsal bir cevabı: Yerebatan Sarnıcı.

Yeraltında yükselen sütunlar, suyun yansımasıyla adeta bir sonsuzluk aynası yaratıyor. Dizide Kanaga sembolü burada görünür hâle geldiğinde, geçmişle bugün arasındaki bağ somutlaşıyor. Bu sahne, mekânın tarihsel ihtişamını gizemin merkezine taşıyor.


🏡 Alberobello – İtalya

UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Alberobello, konik çatılı Trulli evleriyle masalsı bir görünüme sahip.

Harran’daki konik kubbeli evlere benzeyen bu yapılar, adeta sembollerin kıtalar arası yolculuğunu kanıtlar nitelikte. Dizide Trulli evlerinin üzerinde beliren gizemli işaretler, Kanaga’nın izini Akdeniz’e taşıyor.

 

🪨 Matera – İtalya

Matera, kayalara oyulmuş evleri, mağara kiliseleri ve daracık sokaklarıyla taşın belleğini taşıyan bir şehir.

Geçmişin izleri burada yalnızca duvarlarda değil, sokakların sessizliğinde de saklı. Dizide kale sahneleriyle birleşen bu taş şehir, Kanaga’nın sırrının hem en gizemli hem de en görkemli halkalarından biri hâline geliyor.


🌫️ Craco – İtalya

Zamanın terk ettiği ama tarihin unutmadığı şehir: Craco.

Bir depremle boşaltılmış, artık bir hayalet şehir olan Craco, dizideki en çarpıcı duraklardan biri. Dar sokakların sessizliği, boş pencerelerden bakan hayali yüzler ve taş duvarlara sinmiş yalnızlık, Kanaga’nın anlatısına derin bir gölge düşürüyor. Burası yalnızca bir fon değil, aynı zamanda insanlığın kırılganlığının simgesi.


🏰 Castel del Monte – İtalya

Frederick II’nin inşa ettirdiği gizemli kale: Castel del Monte.

Sekizgen planı, beşgen kapısı ve taş duvarlarının içine gizlenmiş su sistemleriyle bir mühendislik harikası. Dizide üçgen parçanın burada, havuzun ortasında yerine oturması; tarihin, matematiğin ve sembollerin bir noktada birleşmesini simgeliyor. Castel del Monte yalnızca bir kale değil, bilgelik ile sırların kesişim noktası olarak karşımıza çıkıyor.

🎒 Seyahat Tüyoları

  • Urfa ve Mardin’de mutlaka rehberli turları tercih edin; bölgenin tarihi katmanlarını daha iyi anlayabilirsiniz.
  • Alberobello’da Trulli evlerinin bazılarında konaklamak mümkün, önceden rezervasyon yaptırın.
  • Craco gibi terk edilmiş bölgeler için güvenlik nedeniyle rehberli geziler öneriliyor. 

Son Söz

Fazla spoiler vermemeye çalıştım ama şunu söyleyebilirim:

Arkeolojiye, mitolojiye ve gizemli yolculuklara ilgi duyan herkes için Kanaga eşsiz bir deneyim. Diziyi izledikten sonra bu kadim coğrafyalara gitme isteği uyanıyor; belki de en güzel yanı bu.

26 Haziran 2025 Perşembe

BİLİMLE YAZILMIŞ BİR UMUT HİKAYESİ: BİR MUTLULUK REÇETESİ

 



📚 Kitap Künyesi

Adı: Bir Mutluluk Reçetesi

Yazarı: Prof. Dr. Selçuk Şirin

Yayınevi: Doğan Kitap

Basım Yılı: 2023

Sayfa Sayısı: 179

Tür: Kişisel Gelişim / Psikoloji / Toplumsal Gözlem

 

🌍 Giriş:

Selçuk Şirin, uzun yıllardır akademik çalışmalarıyla hem bireyin hem toplumun refahını artırma çabasında olan bir bilim insanı. “Bir Mutluluk Reçetesi” kitabında mutluluğu sadece bireysel bir mesele değil, toplumsal bir inşa süreci olarak ele alıyor. Sade dili, güncel verilerle desteklenen yapısı ve umut veren anlatımıyla kitap, sadece bir okuma değil bir düşünme ve dönüşüm çağrısı niteliğinde.

 

🔰 Özet:

Kitap, mutluluğun dışsal koşullardan çok, içsel bir beceri olduğuna odaklanıyor. Psikoloji, sosyoloji ve eğitim alanlarından alınan çok sayıda bilimsel araştırma ve deney aracılığıyla, okura hem kişisel farkındalık kazandırmayı hem de toplumsal yapıların mutluluk üzerindeki etkisini düşündürmeyi amaçlıyor. Kitapta “doomscrolling” gibi çağımızın dijital alışkanlıklarına da yer veriliyor, eğitim sisteminden gelir adaletine kadar geniş bir çerçevede mutluluğun nasıl inşa edileceğine dair öneriler sunuluyor.

 

Tematik Derinlikler ve Ana Gözlemler

Mutluluk bir beceridir: Öğrenilebilir, geliştirilebilir.

Dijital dünyanın riskleri: Doomscrolling, dikkat dağınıklığı, zihinsel çürüme.

Eğitim sisteminin rolü: Eleştirel düşünme, inisiyatif alma gibi becerilerin önemi.

Toplumsal yapının etkisi: Gelir adaleti, şeffaflık, sosyal güvenlik gibi makro unsurlar mutluluk düzeyini doğrudan etkiliyor.

 

🖋️ Yazarın Kalemi: Selçuk Şirin Kimdir?

Selçuk Şirin, New York Üniversitesi’nde akademisyen olarak çalışan, psikoloji ve eğitim alanlarında üretim yapan bir bilim insanıdır. Türkiye’nin eğitim politikaları, çocuk gelişimi ve toplumsal kalkınma konularında hem akademik hem de popüler düzeyde eserler vermiştir. Diğer önemli kitapları arasında “Yetişkin Çocuklar” ve “Bir Türkiye Hayali” sayılabilir.

 

🔍 Değerlendirme ve Eleştiri

Kitabın güçlü yönü, bilimsel verileri anlaşılır bir dile çevirmesi. Özellikle Türkiye’nin 10 yıllık mutluluk kaybı verisi önemli bir toplumsal çöküşe işaret etse de, neden-sonuç ilişkileri yer yer daha fazla açıklama bekliyor.

 

🔍 Alıntılarla Derinleşme

- “Doomscrolling: dipsiz felaket döngüsü.”

- “Bir ülkenin mutluluğunu belirleyen altı temel faktör: gelir adaleti, şeffaflık, özgürlük, sağlık, sosyal güvence, yardımseverlik.”

- “Eğitim sisteminde olması gereken altı beceri: eleştirel düşünme, işbirliği, zihinsel esneklik, inisiyatif alma, iletişim, bilgi işleme.”

 

🔰 Kişisel Notlar & Okuma Yolculuğu

Kitabı Haziran ayında okumaya başladım. Walden referansı, Malcolm Gladwell’in Kıvılcım Anı kitabı, Köy Enstitüleri mektubu ve 7 Up belgesel önerisi gibi noktalar beni çok etkiledi. Evrim Kuran’ın kitaplarına benzer bir istatistik dili var. Veriler acı olsa da bir çözüm umudu barındırıyor.

 

📌 Sonuç: Kimler Okumalı? Neden Okumalı?

Eğitimciler, ebeveynler, genç yetişkinler, mutluluğun sadece bireysel bir konu olmadığını kavramak isteyen herkes ve bilimsel araştırmalara dayalı kişisel gelişim kitaplarını sevenler.

 

Tek Cümlelik Tanım

“Mutluluk bir hedef değil, yolculuktur; bu kitap da bu yolculukta pusula olabilir.”

 

Derinleşmek İçin Soru

Sizce bireysel mutluluğu artırmak için toplumsal düzeyde ne gibi adımlar atılmalı?

 

🖋️ Son Söz

Bu kitap, yalnızca kişisel gelişim rehberi değil, aynı zamanda bir toplumu yeniden inşa etme umudu taşıyor. Selçuk Şirin’in kaleminden gelen çağrı, hem içimize hem dışımıza bakmayı öneriyor: Kendimizi ve ülkemizi birlikte iyileştirebiliriz.

25 Haziran 2025 Çarşamba

SİSLİ BİR YOLCULUK: PUSLU KITALAR ATLASI

 


“Gerçek bir düş, düşse hakikattir.”

📚 Kitap Künyesi

Adı: Puslu Kıtalar Atlası

Yazarı: İhsan Oktay Anar

Yayınevi: İletişim

Basım Yılı: 1995

Sayfa Sayısı: 238

Tür: Roman (Yerli): Fantastik Kurgu

 

🌍 Giriş: Sisli Bir Yolculuk

Türk edebiyatının tarihsel ve fantastik unsurlar içeren, yazarın hayal gücüyle tarihsel bilgiyi harmanladığı, okurunu rüya ile gerçek arasında gidip gelen şifreli bir evrene davet eden bir eser.

 

🔰 Özet: Hayal İle Gerçeğin Haritası

Roman, 17. yüzyıl Osmanlısında, haritacı ve filozof baba Uzun İhsan Efendi ile oğlu Bünyamin’in etrafında döner. Bünyamin’in geçirdiği felsefi, ahlaki ve ruhsal dönüşüm, baba-oğlun birbirine dokunan yollarında işlenerek aktarılır.

 

Tematik Derinlikler ve Ana Gözlemler

Gerçeklik ve Hayal Algısı

Bilgi ve Hakikat Arayışı

Mekan ve Zaman Bükülmesi

Kader, Özgür İrade ve Tesadüf

Baba-Oğul İlişkisi

Toplumun Çürüyen Yapısı

Simgeler

Kimlik ve Dönüşüm

 

🖋️ Yazarın Kalemi: İhsan Oktay Anar Kimdir?

1960 doğumlu İzmirli yazarımız, Ege Üniversitesi Felsefe bölümü akademisyenidir. Tarih, felsefe, mitoloji ve edebiyatı harmanlayan eserleriyle tanınır. Üslubu masalsı, ironik, kimi zaman alaycıdır.

İroniyle bezeli, katmanlı bir dil kullanır. Masalsı ve şifreli atmosfer sunar.

 

🔍 Değerlendirme ve Eleştiri

Kurgusal derinlikle bezeli, felsefi çağrışımlar taşıyan ve üslup zenginliği yüksek bir roman. Olaylar arasındaki zamansal-mekansal bülkülmeler dağınıklık hissi yaratarak, okumakta zorluk yaratabilir.

 

🚀 Sonuç: Kimler Okumalı? Neden Okumalı?

Tarihi, felsefeyi, rüyayı, ironiyi bir arada okumak isteyen herkese hitap eder.

 

Tek Cümlelik Tanım

Kitabı kapattığımda hissettiğim duygu: “Sis dağıldı ama izleri kaldı.”


Derinleşmek İçin Soru

Siz kendi puslu kıtanızı hangi satırda buldunuz?

40 YIL SAKLI KALMIŞ AŞK: SIRLARIM İPTE ASILI KALDI BALIM

 

 


📚 Kitap Künyesi

Adı: Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım

Yazarı: Aygün Kevrina

Yayınevi: Kor Kitap

Basım Yılı: 2025

Sayfa Sayısı: 240

Tür: Anlatı / Anı / Politik Hatırat / Aşk

 

🌍 Giriş: 40 Yıl Susabilmek!

Aygün Kevrina, bu kitabında yıllarca sakladığı bir aşk hikâyesini anlatıyor. Deniz Gezmiş’le yaşadığı ancak dönemin politik atmosferi nedeniyle gizli kalmış bu ilişki, 40 yıl sonra gün yüzüne çıkıyor.

Kitap; bir kadının hafızasında ipte asılı kalmış anılar, bastırılmış duygular ve sessizce yaşanmış bir aşk üzerinden hem kişisel hem de toplumsal bir hesaplaşmaya dönüşüyor.

 

Tematik Derinlikler ve Ana Gözlemler

Sessizlik ve bastırılmışlık

Aşk, kayıp ve yas

Toplumsal cinsiyet rolleri

Politik hafıza ve yüzleşme

68 kuşağı, devrim ve direniş

Toplumsal Aidiyet ve Dayanışma

Kadının mücadele ve direnme gücü

 

🔍 Alıntılarla Derinleşme

“Ben ipte asılı kaldım, o darağacında.” Aşk ve ölümün buluştuğu yer.

“Kadın olmak, bazen ipte asılı kalmaktır; ne tam kurursun ne tamamen unutulursun.” Kadın kimliği ve toplumsal roller.

“Korkunun en çok kadınları susturduğunu gördüm.” Sessizlik, baskı ve direnç.

“Deniz’in kahkahası hâlâ rüzgârdan gelir kulağıma.” Hafıza, yas ve sevginin izi.

“Sevmek, onu idama uğurladığın gün bile kalbinden koparamamaktır.” – Aşkın sınırları ve sadakat.

 

🔰 Kişisel Notlar & Okuma Yolculuğu

Kitabı okurken birçok bölüm beni hem duygusal olarak sarstı hem de kendi yaşamımdan kesitlerle iç içe geçti.

Ortaokuldayken babamı ilk kez televizyon karşısında ağlarken görmüştüm. Sessizce oturup birlikte izlediğimiz 68 kuşağı belgeseli, benim için bu hikâyenin ilk kapısını araladı. Babamın anlatımları, geceleri tarlada kitap yakmalarından evimizin polisler tarafından aranmasına kadar uzandı.

Babasının gözyaşlarıyla başlayan o sessiz akşamdan bu yana, Darağacında Üç Fidan, Gülünün Solduğu Akşam gibi kitaplarla büyüyen bir merak, bu kitapla duygusal bir doruğa ulaştı.

Bu kitap, işte o yıllarda filizlenen ilgimin devamı niteliğindeydi.

  • Kızın erkek gibi davranması ve kararlı kişiliğini aynen kendime benzettim.
  • Deniz ile tanışma ve ayrılık anlarındaki duyguları bana eşimle üniversitede yaşadığımız anıları getirdi.
  • Teyzesinin şu an oyuncak müzesi olan köşkünde kalması, alnını kazalanması sonraki öpücükle geçmesi, rüyaları, köylere gidişler, gizli evlilik teklifleri, işkenceler, şiirler… Hepsi çok dokunaklıydı.
  • Hayatın, aşkın, acının ve direnişin özeti gibiydi benim için.
  • Annesinin ilişkiye izin vermemesinden korkma durumu ve annesinin “Ben kızımı bilirim, kolay kolay kapılmaz, kapıldıysa bile bu iş başkadır diye düşündüm. Aslında buraya onu görmeye geldim. Kimdir, neyin nesidir? Nasıl bir delikanlıdır ki babasının ordu içine salabilecek kadar güvendiği kızının yüreğini avucunun içine alabilmiş.” sözü.
  • “Sevmek-Sevilmek” sorgulaması; “Sevmek; bedenin ve beynin üretebildiği ne varsa her şeyin bir tek insane yönelmesi, kişinin kendini unutması, bir çeşit yok olması demekti bana göre. Sevilmek ise; ağır bir sorumluluk, kuşatılmış olarak yaşamak, bunu doğal bir durum gibi kabullenmekti.”

 

🚀 Sonuç: Kimler Okumalı? Neden Okumalı?

Politik tarihi merak eden herkese hitap eder.

 

Tek Cümlelik Tanım

Kitabı kapattığımda hissettiğim duygu: “40 yıl susabilmek mümkün mü?”

 

Derinleşmek İçin Soru

Siz kızın yerinde olsaydınız, tekrar karşılaşmak için çaba harcar mıydınız?

 

🖋️ Son Söz

Sırlarım İpte Asılı Kaldı, yalnızca bir aşkın hikâyesi değil, suskunlukla büyüyen kadınlık, politik acılar ve kişisel hafızayla hesaplaşma metnidir.

Deniz Gezmiş’in ardında kalan sadece bir siyasal mücadele değil, onunla birlikte yaşanmamış nice duygunun da iziydi.