Şubat ayının son öğleden sonrasında Karar Çizelgemi doldururken, o şeyin mutluluk projemdeki öneminin bilincine vararak irkildim.
Bir gün metrodayken ani bir uyanış hali yaşadım. Frey ile Stutzer'in "Mutluluk ve Ekonomi" adlı kitabını okurken bir an durup başımı kaldırdım ve "Hoş etki, nahoş etki ve yaşam tatmininin farklı kurgular olduğu gösterilmiştir," cümlesinin anlamını düşündüm. Yakın bir zamanda benzer bir bağlamda bağlamda mutluluk ve mutsuzluğun (ya da daha bilimsel söyleme olumlu etki ve olumsuz etkinin) aynı duygunun karşıt yönleri değil, iki farklı duygu olduğunu ve birbirlerinden bağımsız şekilde azalıp çoğaldığını gösteren bir araştırma okumuştum. Bu fikirler ve o ana kadar edindiğim deneyimlerim hakkında düşünürken birden her şey yerli yerine oturdu ve mutluluk formülüm beynimde öyle bir çaktı ki...
Mutlu olmak için kendimi iyi hissetmek, kötü hissetmek ve doğru hissetmek üzerinde düşünmem gerekiyordu.
Mutlu olmak için daha fazla olumlu duygu üretmem gerekiyordu; böylece yaşamımdaki neşe, keyif, coşku, minnet, yakınlık ve dostluk miktarını arttırabilecektim. Aynı zamanda olumsuz duyguların kaynaklarını da ortadan kaldırmam gerekiyordu ki böylece daha az suçluluk, pişmanlık, utanç, öfke, kıskançlık, can sıkıntısı ve rahatsızlık duyacaktım.
"Doğru hissetmek" biraz daha karışık bir kavramdı: Yaşamam gereken hayatı yaşayıp yaşamadığımı belirleme duygusuydu. "Doğru hissetmek" sizin için doğru olan hayatı yaşamanızla, işinizle, yaşadığınız yerle, medeni durumunuzla ve başka birçok şeyle ilgilidir. Aynı zamanda erdemle de bağıntılıdır; görevinizi yapmanız, kendinizle ilgili beklentilerinizi yerine getirmenizle örneğin.
Keşfetmenin verdiği coşku ilk birkaç dakikadan sonra geçince formülün eksik olduğunu gördüm. Önemli bir öğe eksikti. Eksik olan öğeyi aradım. Çaba mıydı? İlerleme mi? Amaç mı? Umut mu? Bunların hiçbiri doğru görünmüyordu. Sonra William Butler Yeats'den bir dize geldi aklıma: "Mutluluk ne erdem, ne zevk, ne şu ve ne de budur; basit olarak gelişmektir. Geliştiğimiz için mutluyuz". Çağdaş araştırmacılar da aynı görüşü belirtirler: Mutluluğu getiren, amaçlara ulaşmak değil, o amaçların peşinde koşma süreci, yani gelişimidir.
Böylece formülümün son haline ulaştım. Bunu "Birinci Harika Gerçek" olarak adlandırmak bana önemli gibi geldi (yıl bitmeden önce en azından bir Harika Gerçek daha bulacağıma güvenmek zorundaydım). Birinci Harika Gerçek: Mutlu olmak için, kendimi bir gelişim ortamında iyi hissetmek, kötü hissetmek ve doğru hissetmek üzerine düşünmem gerekiyor.
Evlilikte mutluluk üzerine düşünürken eşinize odaklanmaya ve mutluluğunuzu arttırmak için onun nasıl değişmesi gerektiğini vurgulamaya yönelik neredeyse karşı konulamaz bir dürtü vardır. ama gerçek şu ki kendinizden başka kimseyi değiştiremezsiniz. Bir arkadaşım bana evlilik mantrasının "Leo'yu olduğu gibi seviyorum!" olduğunu söylemişti. Eşinizin değişmesini beklemekten (mantıklı sınırlar dahilinde) vazgeçerseniz, kızgınlık ve kırgınlığı azaltırsınız ve bu da evlilikte daha sevecen bir atmosfer yaratır.
GRETCHEN RUBİN – THE HAPPINESS PROJECT