Bugün babamın 13. ölüm yıldönümü.
O kış grip salgını sert olmasaydı, o olmasaydı, bu olmasaydı, vs... babam ölmemiş olacaktı.
Bende babamı bu kadar çok özlememiş olacak ve onunla daha fazla zaman geçirmiş olacaktım. Babam bizi bırakıp gittiğinden beri hep hayat ve insanlar beni şaşırttılar, hala da şaşırtmaya devam ediyorlar.
Aklımda her zaman ona babam olduğu için, okutmak için koşturduğu, hiç bir böbrek nakilli hastanın çalışmadığı halde onun sırf bizim için çalıştığı için teşekkür etmek vardı. Sana yeterince teşekkür edemediğim için ne kadar pişman olduğumu keşke bilebilseydin.
Sonra bir gün o acı sonla karşılaştım ve artık her şey için geç kalmıştım. Üniversiteden gelip dönüşlerimde ki veda anları benim için hep özeldi. Vedalaşırken birbirimize sarıldığımızda benimle birlikte seninde ağladığını bana göstermesende fark ederdim. Ben sonra hızla otobüse biner ağlayarak bir daha ne zaman görüşeceğimizi düşünürdüm.
Sadece veda ederken değil, her zaman bir daha bunu yaşayabilecek miyiz diye düşünürdüm çünkü bir böbrek nakilli hastanın yaşama ömrü ortalama 9 yıl olmasına rağmen, sen 11.yılın içersindeydin ve sürekli “Benim vadem doldu” diye kendi kendine dalga geçerdin, yada çaktırmadan bizi kaçınılmaz sona hazırlardın…
Sen son yolculuğuna giderken bizim sana istediğimiz gibi veda etmemize izin vermek istemediler. Tanıdığım, tanımadığım kişiler sana sarılıp seni sevdiğimizi, bizi bırakıp gitme demek istediğimizi, bize yaptıklarına teşekkür etme isteğimize izin vermek istemediler. Ölmüş kefenlenmiş naaşa sarılmak hele yüzüne gözyaşı damlatmak günahmış, abdest bozulurmuş, en son nasıl görürsen öyle hatırlarmışsın, vs… Tabi ki de onları dinlemedim, kardeşimle ben senin kefenini açtık ve doya doya öptük ikimizde… Mezarlığa da götürmediler. Kadınların mezara gelmeside sözde günahmış. Mezarını görecek gücü kendimde bulamadığım için mezarlığa gelmedim, onlar istemedi diye değil merak etme.
Baba kızın arasına birileri girmeye çalıştı ama beceremediler. Biz senin yarı açık mat bakan gözlerine dokunduk, sararmış yüzünü öptük… Sana yaklaştığım zaman sen sanki uyuyor gibiydin. Daha da uzun veda etmek istedim ama kardeşim çok küçüktü, onun etkilenmesinden çok korktum.
Keşke sana daha uzun ve istediğim gibi veda edebilseydim. Seni o kadar çok özledim ki baba. Sanki sen bizi bırakıp gitmeseydin, hayatım şu an çok farklı olacaktı gibi geliyor.
Işıklar içinde uyu, bizim fedakar ve geleceği yıllar öncesinden görüp bizi uyaran babamız.
Merak etme annemle kuzucuk (kardeşim) bana emanet…
Zaten bizim bizden başka da kimsemiz de yok, bunu en acı deneyimlerle anladık…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder