24 Ocak 2013 Perşembe

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - RAVENNA

ZAMAN KALIRSA GİDECEKLERİM'den:(((((
Floransa, Bologna ve Ravenna tam bir üçgen oluşturuyor haritada... 
Kısaca resimlerle RAVENNA... 





Kuzeydoğu İtalya'daki bu büyük şehir bir zamanlar deniz limanıydı ama şimdi Adriyatik Denizi'ne bir kanalla bağlıdır. Kökeni zaman içinde unutulmuş olsa da, Julius Caesar'ın Rubicon Nehri'ni geçmeden önce ordusunu bir araya topladığı önemli bir Roma yerleşimiydi. Birçok İtalyan şehir devletinde olduğu gibi, Ravenna da yüzyıllar boyunca sık sık el değiştirdi ama İtalya'nın mirasına en uzun süreli katkıyı 5. ve 6. yüzyıllarda yaptı. M.S. 400'lerde inşa edilen ve 1734'te yıkılan Büyük Bazilika'nın bir parçası olan sekizgen Neon Vaftizhanesi en eski yapıdır. Galla Placidia Bizans anıt mezarının kubbesi tümüyle mozaik kaplıdır. Aryanlar Hıristiyanlık'ta gözden düşünce, küçük Aryan Vaftizhanesi bir Katolik kilisesine dönüştürüldü. Küçük haç biçimli Başpiskoposluk Şapeli, Ravenna Psikoposluk Sarayı'nda görülebilmektedir. Ondan daha büyük olan Sant'Apollinaire Nouvo Bazilikası bir zamanlar Aryan Kral Theodoric'in saray şapeliydi. Theodoric'in anıt mezarı Gotik tarzda on köşeli bir taş yapıdır. San Vitale Bazilikası içlerinde en ünlü olanıdır ve Batı Avrupa'daki Bizans yapıları arasında en önemli olanlardan birisidir. Sant'Apollinaire in Classe Bazilikası şehrin koruyucusu azizine adanmış bir diğer Bizans kilisesidir. Göz alıcı mozaik süslemeleri olan bu olağanüstü yer mutlaka görülmelidir.
Eski kanal boyunca daha pek çok güzel bina görebilirsiniz ve büyük kısmı trafiğe kapatılmış tarihi şehir merkezindeki kafeleri, dar sokakları ve arka yollara gizlenmiş küçük dükkanları keşfedebilirsiniz. Bu canlı İtalyan şehrinin hayat dolu atmosferini en iyi şekilde yaşamanın yolu bir yaz ikindisinde zarif Piazza del Popolo'da oturmaktır.                

NÜFUS: 149.000 (2002)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: Şehrin en güzel mozaiklerini güzel bir gece ışıklandırması altında görme imkanının olduğu Haziran-Ağustos ayları arasında gidebilirsiniz.    
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Ravenna'nın geleneksel el sanatlarından mozaik sanatının Loggetta Lombardesca'daki sürekli sergisi. 
  2. 1457'de Venedikliler tarafından şehir surlarının bir parçası olarak yapılan ve şimdi halka açık bir parkın içinde kalan Brancaleone Kalesi. 
  3. Birçok meşhur eski binada ve sokakta yapılan müzik gösterileriyle Haziran ve Temmuz ayları boyunca süren Ravenna Yaz Festivali.  
  4. Antik "Roma evi / Domus Taş Halıları" (Bizans Mozaikleri) girişiyle 18. yüzyıl St. Eufemia Kilisesi.
  5. Ravenna'nın tarihi lagününün kenarında yer alan Sant'Alberto Doğa Müzesi.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: Floransalı sürgün ve İtalya'nın en büyük edebiyat eseri İlahi Komedya'nın yazarı Dante, Floransa'nın bütün geri alma çabalarına karşın hala Ravenna'da gömülüdür. 

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - BOLOGNA

ZAMAN KALIRSA GİDECEKLERİM'den:(((((
İsmini daha önce duymadığım bu şehire, Floransa ve Venedik arasında olması sebebiyle zaman kalırsa uğranabilir...
Kısaca resimlerle BOLOGNA... 




Bologna'nın tarihi merkezi 1944'te bombalarla büyük ölçüde tahrip olmasına karşın barındırdığı çok sayıda önemli ortaçağ, Rönesans ve Barok dönem eserle Avrupa'nın Venedik'ten sonra en kapsamlı bölgesi olarak ziyaretçilere sayısız etkinlik sunmaktadır.
Kuzey İtalya'da Emilia-Romagne bölgesinin başkenti olan Bologna'da 1088'de, şehir varlıklı ve bağımsız bir bölgeyken, Avrupa'nın ilk üniversitesi kurulmuştur. Şehrin tarihi merkezi çok güzeldir ve öne çıkan yapılar arasında Michelangelo'nun bazı erken dönem heykelleri ve Nicola Pisano tarafından San Domenico Kilisesi'nde yer alır. 
Bologna, Via Emilia yolu boyunca ilk olarak Etrüsk daha sonra Roma sömürgesi olarak gelişmiştir. Roma mirası sebebiyle, merkezdeki sokaklar Roma ızgara planı şeklindedir. Orjinal Roma surları, bugün hala varlığını sürdüren ortaçağ surlarıyla takviye edilmiştir ve surların üçte biri 13. yüzyılda inşa edilmiştir. Şehir yaklaşık yirmi kadarı ayakta olan ortaçağ savunma kulelelriyle ünlüdür. Bologna'da varlıklı aileler tarafından kısmen diğerine üstün gelmek çabasıyla, kısmen savunma amaçlı olarak 200'ün üstünde kule inşa edilmiştir.
Bugün şehir merkezinde varlığını sürdüren iki kule vardır. Piazza di Porta Ravegnana'nın üzerine doğru tehlikeli şekilde eğilmiş iki kule şehrin en iyi tanınan simgelerindendir. Garisenda kulesi 49 metre yüksekliğindedir ve şakülünden 3,2 metre yana yatmıştır. Orjinali çok daha yüksektir. 13060'ta üst yarısı tehlikeli bulunarak sökülmüştür. Günümüzde hala halka kapalıdır. Hemen yanında yer alan Asinelli ailesi tarafından 1119'da inşa edilmiş olan diğer kule ise 97 metre yüksekliğiyle hayli çarpıcıdır. Tepesi'ne 498 merdivenle çıkılan kuleden şehrin kırmızı kiremitli çatıları ve arka tarafa doğru uzanan kırsal bölgelerin nefes kesici manzarası seyredilebilir.
Eski çağlardan beri Emilia-Romagne İtalya'nın en verimli buğday ve mandıra ürünleri bölgesi olmuştur ve yiyecek ve şaraplarıyla meşhurdur. Bologna aşçılık geleneğiyle ün yapmıştır ve İtalya'nın yemek başkenti olarak saygı görür. Şehir adını yerel ragü denilen kıymalı makarna sosu Bolonez sosa vermiştir.         

NÜFUS: 400.000 (2006)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: İlkbahar veya sonbaharda gidebilirsiniz.   
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Bologna'nun merkezinde ve roma mahallesinde yer alan ve bütün İtalya'nın en güzel meydanlarından birisi olan Piazza Maggiore.
  2. Bologna resim okulunun tipik örneklerine ve 14.-19. yüzyıldan kalma mobilyalara ev sahipliği yapan Palazzo Comunale.
    Piazza Maggiore'ye damgasını vuran ve dünyanın beşinci büyük kilisesi sayılan San Petronio Bazilikası. Bazilika 66 metreyle dünyanın en uzun güneş saatlerinden biri olan ve 1655'te gökbilimci Cassini tarafından tasarlanan astronomik saate eve sahipliği yapar.
  3. Şehrin harikulade manzarasını seyretmek için Asinelli Kulesi.
  4. Yerel olarak "Sette Chiese" (Yedi Kilise) olarak bilinen, dünyadaki beşinci en geniş kilisesine de ev sahipliği yapan dini binalar topluluğu Santo Stefano Bazilikası.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: Museo Civico Archaeologico İtalya'daki en iyi Etrüsk koleksiyonlarından birine sahiptir. 

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - CENOVA

ZAMAN KALIRSA GİDECEKLERİM'den en çok istediğim:(((((
Cinque Terre ve Portofino'ya kadar gitmişken, yakın olması sebebiyle gidip, ünlü fenerini görmek istiyorum...
Kısaca resimlerle CENOVA... 









Kuzey İtalya'daki büyük bir şhir ve liman kenti olan Cenova, Christopher Colombus'un doğum yeridir. Burası tarih öncesi zamanlardan beri bir yerleşim yeri olarak kullanılmıştır ve milattan öncesinden beri çalkantılı bir tarihi olmuştur. Karanlık çağda pek göz önünde dğilken, büyük bir ticari filoya sahip ve Akdeniz'deki en güçlü donanmalarından biriyle korunan bağımsız bir şehir devlet haline gelmiştir. Büyük ve modern şehrin karmaşası Cenova'yı turizm yönünden biraz baltalamıştır ama ortaçağdan kalma tarihi şehir merkezi Avrupa'dakilere eşdeğerdir.
Cenova'nın hareketli limanı yerel ekonomiyi ayakta tutar ve Avrupa Kültür Başkenti unvanı sebebiyle güzelleştirilmiştir. Eski liman kesinlikle görülmelidir ve ilginç 2 Bigo vincinden (1992'de Colombus'u beş yüzüncü yüzyılda kutlamak için yapılmıştır) muhteşem manzarası görülebilir. Limanda bir denizcilik müzesi ve akvaryum vardır. 
Küçük dükkanlarla dolu, dar ve ortaçağdan kalma sokaklardan yukarı doğru çıkabilirsiniz. Aynı zamanda şehrin tam ortasında üç meydan bulunmaktadır. Bunlar, bir zamanlar hububat çarşısıyken günümüzde çiçekçilerin doldurduğu Banchi Meydanı, Ferrari ve Matteotti Meydanlarıdır. Düklük Sarayı'nı da görmeden geçmemelisiniz. Yakınlarda, içinde iki Rubens resminin bulunduğu Barok Gesu Kilisesi vardır.
Eski şehirdeki Strada Nuovo (günümüzde Via Garibaldi) 2006'da UNESCO Dünya Kültür Mirası ilan edilmiştir. 16. yüzyılın ortalarından kalma bu bölgede Cenova'nın önde gelen ailelerinin sarayları vardır. Yüzyıllar içinde gelişen Cenova mimarisiyle ilgileniyorsanız, 1113'te kutsanan ve 1600'lü yılların sonuna kadar eklemeler yapılan St. Lawrence Katedrali'ni görmelisiniz.       
       
NÜFUS: 620.000 (2006)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: Limandaki ve tarihi şehir merkezindeki aktiviteler için yaz ayları tercih edilebilir.  
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Cenova'nın simgesi olan, dünyadaki en eski ve hala çalışan (ve tuğladan yapılmış en uzunu olan) deniz feneri La Lanterna.
  2. Venedikli kaşif Marco Polo'nun 13. yüzyılın sonlarında hapsedildiği ve burada geçirdiği sürede gezilerini yazıya döktüğü, eski limanın üstünde yükselen San Giorgio Sarayı.
  3. Cenova'nın ünlü yapılarından olan ortaçağdan kalma şehir kapısındaki taş ikiz kuleler.
  4. Christopher Colombus'un Acquaverde Meydanı'ndaki büyük heykeli (Amerika'dan kazandığı paranın bir kısmını Cenova'daki fakirleri azaltmak için kullanmıştır).
  5. Staglieno Mezarlığı'ndaki ünlü anıtlar ve heykeller. 
  6. Şehrin doğu kıyısındaki eski denizci meydanı Boccadess'de yürüyüş.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: İngiltere'nin ulusal bayrağı gibi Cenova'nın bayrağı da beyaz zemin üzerine kırmızı haçtır.

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - VİCENZA

ZAMAN KALIRSA GİDECEKLERİM'den:(((((
Kısaca resimlerle VİCENZA... 




Bacchiglione Nehri'nin iki yanına doğru uzanan Vicenza, Alpler'in etekleriyle volkanik Berici Dağları arasında bulunmaktadır. Şehir 15. yüzyıldan Venediklilerin yönetimi altına girerek, 1797'de Napoleon tarafından alınana kadar refah içinde yaşamıştır. Taşlı sokakları ve ortaçağdan kalma kasabası görülmeye değerdir.
16. yüzyılda yaşamış olan mimar Andrea Palladio burada çıraklık yapmış ve çalışmıştır. Aralarında Palazzo Chiericati'nin de bulunduğu (günümüzde Şehir Sanat Galerisi) pek çok eser bırakmıştır. Bir diğer Palladio şaheseri ise sütunlu Basilica Palladiana'dır. Bu yapı tarihi şehir merkezinde, belediye binasının da (Palazzo della Ragione) aralarında bulunduğu erken dönem yapılarıyla çevrili Piazza dei Signori meydanında bulunmaktadır. Çevredeki Palladio yapılarıyla birlikta Vicenza, UNESCO Dünya Kültür Miras Alanıdır.
Bir diğer güzel meydan olan Piazza del Duomo'da 15. yüzyıldan kalma katedral vardır (daha önceden yapılmış olan üç kilisenin temelleri üstüne inşa edilmiştir). Dış cephesi kırmızı ve beyaz mermerden yapılmıştır ve süslü bir içmimariye sahiptir. Psikopos Sarayı 15. ve 16. yüzyıllarda yapılmıştır ama dış cephesi 19. yüzyıldan kalmadır.
Vicenza'nın anacaddesi Corso Andrea Palladio'da tamamı usta mimar tarafından yapılmış saraylar vardır. Bunların arasında Palazzo dei Commune ve Gotik Palazzo Da Schio (Altın Ev olarak da bilinir) bulunur. Santo Stefano Kilisesi'nde Palma Vecchio'nun Taç Giyen Meryem'i ile 13. yüzyıldan kalma Santa Corona Kilisesi'nde Giovanni Bellini'nin İsa'nın Vaftizi resimleri vardır. Sokağın sonunda yine Palladio'nun tasarladığı Teatro Olimpico görülebilir. Vicenza deyince akla Palladio'dan başka bir isim gelmemektedir diyebiliriz.           

NÜFUS: 119.000 (2007)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: Palladio'nun yaptığı binaların güneşin altında parlarken görmek için yaz aylarında gidebilirsiniz.   
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Palladio'nun yaptığı, şehrin dışındaki Rotonda Villası. Şehirdeki eserlerine ek olarak zengin Venedikliler için şık villalar da inşa etmiştir.
  2. Şehrin hemen güneyindeki bir dizi sıra kemerden oluşan Portici di Monte'ye tırmanarak ulaşılabilen Basilica di Monte Berico kilisesinden şehrin ve dağların muhteşem manzarası.
  3. Ara Coeli, Carmine ve St. Catherine Kiliselerindeki resimler.
  4. Vicenza'yı hatırlatması için altın bir hediyelik eşya. Geleneksel yöntemlerle çalışan pek çok kuyumcu vardır (kimi zaman buraya Altın Şehir denilir). 
  5. 13. yüzyıldan kalma Fransisken (Friars Minor) St. Lorenzo Kilisesi'ndeki önde gelen Vecenzalı ailelerin mezarları.
  6. Dört köprüyü ve Palladio'nun mimarisinden epey farklı olan tarihi şehri görmek için nehir kenarında bir yürüyüş.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: Büyük mimar Palladio aslında Andrea di Pietro della Gondola olarak Padua'da doğmuştur. 

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - VERONA

ZAMAN KALIRSA GİDECEKLERİM'den:(((((
Romeo ve Juliet'in şehri...
Garda gölüne en yakın şehir olması sebebiyle de gitmek istiyorum... Como gölü 1, Garda gölü 2...
Kısaca resimlerle VERONA... 






Alpler'den doğup Kuzey İtalya düzlüğüne doğru uzanan Adige Nehri'nin kıyısındaki Verona, Garda Gölü'ne de yakındır. Burada pek çok köprü vardır (on tane) ve Venedik'in karadaki en önemli kentlerinden biri olmuştur. Güzel sokaklar, meydanlar, sanat eserleri ve mimari örneklerele dolu şehir çok güçlü bir karaktere sahiptir. Aynı zamanda UNESCO Dünya Kültür Mirası Alanıdır. 
Şehrin tarihi ünlü eserlerde ve binalarda görülebilir. M.S. 30 civarında inşa edilen amfiteaatr, İtalya'daki üçüncü en büyük amfiteatrdır ve diğeri Roma kalıntılarının arasında tiyatro ile yeniden inşa edilen Gavi Kemeri bulunur. Verona'nın koruyucu azizi St. Leno'nun 4. yüzyıldan kalma tapınağı, 12. yüzyıla tarihlenen Romanesk San Zeno Maggiore Bazilikası'nın altındadır. Diğer Romanesk şaheserlerinin arasında küçük San Lorenzo Bazilikası, Santa Maria Antica Kilisesi ve muhteşem Gotik iç mimarisiyle katedral bulunmaktadır. Verona'da o kadar güzel kiliseler vardır ki hepsini gezmek için bir aylık bir süre bile yetmeyebilir.
Tarihi şehir merkezinin gözdesi bir zamanlar Roma forumu olan ve günümüzde hareketli bir pazarın kurulduğu Piazza del Erbe'dir. Burası İtalya'daki en zevkle gezilecek yerlerden biridir. Yakınlardaki Piazza dei Signori'nin çevresinde pek çok saray vardır ve bunlardan biri günümüzde belediye binası olarak kullanılmaktadır. Loggia del Consiglio ülkedeki en güzel erken Rönesans yapılarındandır ve üstünde ünlü Veronalıların heykelleri vardır. Şehir duvarları hem savunma hem estetik amaçlarla 15. yüzyılda inşa edilmiştir ve Porta del Palio muhteşemdir.    
       
NÜFUS: 260.000 (2006)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: Verona yaz ortasında kalabalıklaşır, bu nedenle Haziran ve Eylül ayları daha sakin bir dönemi tercih edenler için uygun olacaktır.  
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Fosil ve arkeolojik kalıntı koleksiyonuyla Ulusal Tarih Müzesi.
  2. Muhteşem heykelleri ve resimleriyle 14. yüzyıldan kalma bir kalede bulunan Castelvecchio Müzesi. Ayrıca iç kaleden şehrin terakota çatı manzarasını görmek mümkündür.
  3. Scaglier ailesinin Santa Maria Antica Kilise'sinin yanındaki Gotik mezarları.
  4. Torre del Commune'nin tepesinden manzara (basamakları değil asansörü kullanın!).
  5. Muhteşem iç mimarisini görebilmek için (1290-1323 yılları arasında Gotik stilde yapılmıştır) nehrin yanındaki Dominiken Sant'Anastasia Kilisesi.
  6. 2.Dünya Savaşı'ndan aldığı hasardan sonra restore edilen 14. yüzyıldan kalma Scaligero Köprüsü.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: Verona, bahtsız Romeo ve Juliet'in hikayesinin geçtiği yerdir ve kurgusal hikayenin kahramanlarıyla bağlantısı olduğu iddia edilen taş bir balkon büyük ilgi görmektedir.

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - MİLANO

ZAMAN KALIRSA GİDECEKLERİM'e başlıyorum:((((( 
Dünyada moda ve futboluyla ünlenen şehri... 
Como gölüne en yakın şehir olması sebebiyle de gitmek istiyorum... Como gölü 1, Garda gölü 2...
Kısaca resimlerle MİLANO...




Dünyanın stil başkenti, ancak bir kitapta anlatmak mümkün olabilir. Hele de burası büyük bir endüstri, finans ve ticaret merkezi olarak Avrupa'nın en zengin şehirlerinden biriyse, tek bir sayfa yeterli olmayacaktır. Hele bir de inanılmaz bir tarih ve canlı bir kültür de işin içine giriyorsa, söylenecek tek şey Milono'nun anlatılmaz yaşanır bir yer olduğudur. 
Rahatlığıyla ünlenen Güney İtalya'nın aksine Milanolular çok çalışmaktan ve risk almaktan zevk alırlar. Şehir dışarıya doğru genişlemiştir ve merkez bürolar, lüks mağazalar, restoranlar ve barlara ayrılmıştır. Milano beş terminaliyle bir demiryolu kesişme noktasıdır. Ayrıca yeraltı treni ve tramvayla etrafı dolaşmak çok kolaydır.
Milano'nun bu hummalı enerjisinin ortasında birkaç sakin yer ve görülmeye değer birçok şey vardır. Sempione Parkı şehrin birkaç yeşil alanından birisidir. Görkemli meydanda düğün pastası gibi duran Duomo Katedrali, Roma'daki St. Peter'den sonra İtalya'nın ikinci büyük katedralidir. Yapımına 14. yüzyılın sonlarında, merkezi forum alanında başlanan katedral ancak 19. yüzyılda tamamlanmıştır. Binlerce mermer heykele sahiptir. 18. yüzyıldan kalma La Scala, İtalya'nın opera merkezidir denilebilir. 15. yüzyıl Sforza Kalesi günümüzde Michelangelo'nun son heykeline de ev sahipliği yapan bir sanat galerisi olarak kullanılmaktadır. St. Ambrose Bazilikası İtalya'nın en eski kiliselerinden (379-386'da inşa edildi ve çan kulesi sonradan eklendi) birisidir. 
Yukarıda sayılanlar buzdağının sadece görünen ucudur denilebilir ve bu çağdaş şehir, zamanın da ötesinde geçmeye çalışmaktadır. Birkaç eski endüstri bölgesi tipik Milanolu anlayışıyla yeniden geliştirilmiştir. Böylelikle İtalyan yaşamı denilince akla ilk gelen yerlerden biri olma özelliğini hala elinde bulundurmaktadır.      

NÜFUS: 1.304.000 (2006)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: Sonbahar veya ilkbaharda geidebilirsiniz (kış ayları yağışlı ve soğuk, yaz ayları sıcak ve nemlidir).   
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Leonardo da Vinci'nin Santa Maria delle Grazie Kilisesi'nde bulunan en ünlü tablosu Son Akşam Yemeği (dört hafta önceden yer ayırtmanız gerekecektir).
  2. Santa Maria presso San Satiro Kilisesi'nin sunağının arkasında bir koro görüntüsü yaratan olağanüstü göz yanılsaması.
  3. Brera Sarayı'ndaki Pinacoteca di Brera ve Bagatti Valsecchi Müzesi (bir malikane düzenlemesi) gibi başyapıtlara ev sahipliği yapan şehir sergilerini kapsayan bir rehberli tur.
  4. 1877'de tamamlanan cam çatılı ve merkezi bir kubbesi olan, üstü kapalı çift sıra kemerli Galleria Vittorio Emanuele 2.
  5. Şehrin dünyaca ünlü iki takımı olan İnternazionale ve AC Milan'ın sahası San Siro Stadyumu.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: Milano her zaman moda öncüsü olagelmiştir. İngilizcede şapkacı anlamına gelen "milliner" kelimesi bile bu şehrin isminden türetilmiştir.

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - SORRENTO

Dünyaca meşhur Amalfi Kıyılarının kalbi diyebiliriz ama Positano'yu da unutmamak lazım tabii ki...
Kısaca resimlerle SORRENTO... 



Bu küçük şehir Napoli Körfezi'ne doğru uzanan bir yarımadanın üzerinde bulunmaktadır ve Vezüv Dağı ile Napoli'ye bakmaktadır. Pompeii ve Herculaneum'a yakınlığı sebebiyle Sorrento popüler bir turist merkezi olmuştur. Limandan Amalfi, Capri, Ischia, Napoli ve Positano'ya vapurlar kalkmaktadır ve Amalfi Yolu, Sorrento ile Amalfi'yi muhteşem bir dağ yoluyla birbirine bağlar.
Sorrento'da Roma döneminden önce de yerleşim olmuştur ve modern şehir, eskisinin planına göre yapılmıştır. Çevredeki bölgede, aralarında denize doğru uzanan eski tünellerin ve yeraltı sulama ağının deposunun da bulunduğu çeşitli kalıntılar bulunmaktadır. Daha ilginç alanların bir kısmına giriş yapılamamaktadır.
Yerleşim kolayca savunma yapılabilecek bir yerde olmasına rağmen, şehir bazı çalkantılı dönemlere sahne olmuştur. Bunların arasında Müslümanların 1558'de yaptığı yağma ile 1656'da vuran veba salgını da vardır. Ama şehir ticaret ve tarım sebebiyle Güney Campania bölgesinin önemli bir merkezi olarak kalmış, 19. yüzyılda şehrin temel geçim kaynağı haline gelen turizm sayesinde hızlıca gelişmiştir.
Bu bağlamda şehrin güçlü yönleri ikiye katlanmıştır diyebiliriz. Rahatlamak isteyen ziyaretçilerin ihtiyaçlarını güzel bir liman (sahil yoktur), trafiğe kapalı sokaklar, cezbedici dükkanlar, çok sayıda kafe ve çeşit çeşit restoranla karşılamaya çalışmaktadır. Ayrıca şehir muhteşem bir deniz manzarası ve tarihi yerler görme olanağı sunan bir bölgenin tam ortasında bulunmaktadır. Bazısı pahalı olan pek çok rehberli tur vardır ama kendi programını kendisi yapmak isteyenler toplu taşıma araçlarını hem rahat hem de ucuz bulacaktır. 
       
NÜFUS: 17.000 (2004)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: Yaz ayları en uygun dönemdir. Tursit mevsimi dışındaki dönemde bu şehir oldukça sessizdir.  
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Yerel Sorrento ağaç işlerinin yanında antika eşyaların, resimlerin ve porselenlerin görülebileceği bir aile koleksiyonuna sahip Museo Correale di Terranova.
  2. Poratakal ve limon bahçelerini görmek, eski kalıntıları keşfetmek ve denize doğru uzanan muhteşem manzarayı seyretmek için tepelere yürüyüş.
  3. Şehrin asillerinin konsey toplantısı yaptığı 15. yüzyıldan kalma sıra kemerli sundurma Sedile Dominova.
  4. Art Nouveau tarzındaki Grand Hotel Victoria. Burda kalmak zorunda değilsiniz, sadece Roma imparatoru Augustus'un behçedeki villasının kalıntısını görmek için gidebilirsiniz.
  5. 60'tan fazla çeşide sahip Davide dondurmacısında bir ziyafet.
  6. Tarihi şehir merkezindeki ortaçağdan kalma Via Pieta'da bir yürüyüş.
  7. 13. yüzyılda tarihlenen Venerio Sarayı ve günümüzde Barok Santa Maris della Pieta'ya bağlı olan 15. yüzyıldan kalma Correale Sarayı buradadır.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: Sorrento tüm İtalya'da Limoncello (limon likörü) üretimiyle ünlüdür.

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - NAPOLİ

Napoli'nin İtalya'nın güneyinde yer alması ve Sicilya bölgesine yakınlığı sebepleriyle hep aklımda mafya bölgesi olarak kalmış... İnanılmaz güzellikteki Amalfi Kıyılarına ve Capri Adası'na yakın olması, ayrıca Dünya Miras Listesindeki Pompei Antik Kenti'nin de bu şehirde olması sebepleriyle gitmeye karar verdim.
Kısaca resimlerle NAPOLİ... 






"Napoli'yi gördükten sonra ölmek" diye bir söz vadır ve bu söz hem iyi hem kötü yorumlara açıktır. İtalya'nın üçüncü en büyük şehrinin tehlikeli bölgeleri vardır ve Camorra (Napoli mafyası) da burada bulunmaktadır. Güney İtalya'daki en büyük ve en zengin kentlerden biridir ama kentin görünümü daha çok gecekondu semtlerine benzer. Napoli Körfezi'ne bakan şehrin arkasında Avrupa'daki tek faal yanardağ olan Vezüv Dağı bulunmaktadır. Tarihi şehir merkezi 1995'de UNESCO Dünya Kültür Mirası ilan edilmiştir.
Şehrin şüpheli ünü nedeniyle buraya gelmesi gerekenden çok daha az sayıda ziyaretçi uğramaktadır. Bunun tek sorumlusu çıldırtıcı trafik de olabilir! Oysa burada bulunan güzel eserlerden de görülebileceği üzere şehrin çok uzun bir tarihi vardır. Hareketli tarihi şehir merkezi tam bir İtalyan karakteri gösterir. Kaldırımsız, tabelasız, trafik lambasız ve park etme yasağının da olmadığı dar, ortaçağdan kalma sokaklar, sokaklara kurulan pazarlar, gürültücü işportacılar, evlerden sarkan yıkanmış çamaşırlar her an görülebilen manzaralardandır. Ama her nasılsa tüm bunlara rağmen şehir tuhaf bir şekilde işlemektedir.
Çok sayıda tarihi yapı ve yarım düzine kale bulunmaktadır. Burbon Sarayı, Reggia di Capodimonte (günümüzde müze) şehre hakim konumdadır ve körfezin muhteşem manzarasını izlemek için idealdir. 12. yüzyıldan kalma Castel dell'Ovo ise haşin görünüşlü bir yapı olarak körfezin kıyısında ziyaretçilerini beklemektedir. Santa Chiara, San Lorenzo Maggiore, Gesu Nuovo gibi kiliseler de görülmeye değer. Milli Arkeoloji Müzesi ve eski bir manastırda bulunan San Martino Müzesi de görülebilir. Tarihi şehir merkezindeki trafiğe kapalı Via Toledo, yeni şehir merkezine doğru uzanır. Hareketli restorasyon programına rağmen şehrin pejmürde görünüşlü kısmı pek uzakta sayılmaz. 
Tüm zıtlıklara ve çelişkilere rağmen bu olağanüstü şehri özetlemek çok kolaydır. Ziyaretçiler ya Napoli'ye aşık olur ya da ilk görüşte nefret ederler.      
    
NÜFUS: 984.000 (2005)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: Ilıman kış ayları mı, sıcak yaz ayları mı? Siz karar verin (Roma imparatorları yaz aylarını tercih ediyorlardır).  
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Altında uzanan Roma sokağıyla San Lorenzo Kilisesi.
  2. Kuzeydeki San Gennaro yeraltı mezarları ve Via del Tribunali'den ulaşılan eski Grekoromen rezervuar sistemi.
  3. M.S. 79'da Vezüv'ün patlamasıyla lavlar altında kalan Roma şehirleri Pompeii ve Herculaneum.
  4. Dükkanları, kafeleri ve barlarıyla klasik Victoria dönemi cam çatılı alışveriş merkezi Umberto Galerisi. 
  5. Tarihi şehir merkezindeki San Gregorio Armeno'da geleneksel sanatçıların atölyeleri.
  6. Freskleri, erken dönem manastırları ve çeşmesiyle Napoli Barok mimarisinin en iyi örneklerinden St. Gregory Kilisesi.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: Napoli dünya mutfağına çok önemli bir katkıda bulunmuştur. Pizza ilk olarak burada yapılmıştır.

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - PİSA

Tabi ki de herkesin bildiği eğik Pisa Kulesi...
Kısaca resimlerle PİSA... 



Pisa'da ünlü eğik kuleden başka pek çok önemli yapı vardır. Arno Nehri'nin kıyısındaki bu Toskana şehrinin kökleri biraz karmaşıktır. Cenova ile Ostia arasında ana liman kenti olarak önemli bir Roma yerleşimiydi. Pisa 11. yüzyılda bir deniz gücü olarak en şaşaalı dönemini yaşadı. 
İtalya'daki en güzel eserlerden biri olan, terihi şehir merkezinin kuzeyindeki surlu Campo dei Miracoli, Müslümanların Sicilya'dan çıkarılması için haçlı seferlerinin desteklenmesiyle ele geçirilen ganimetler sayesinde inşa edilebilmiştir. Eğik kule (katedralin çan kulesi) bu erken dönem yapısının sadece tek bir öğesidir. Diğerleri St. Zeno Katedrali, dairesel St. John Vaftizhanesi ile büyük Camposanto'dur (Kutsal Bölge, anıtmezar). Tabii ki burası UNESCO Dünya Kültür Mirası Alanıdır.
Napoli tarafından ele geçirilince Pisa düşüşe geçmiştir. Günümüzde buradaki nüfus ortaçağdaki nüfus ile neredeyse eştir. Böylelikle Pisa'nın romantik ortaçağ karakteri kauybolmamıştır. Eski üniversite (1343'te kurulmuştur) İtalya'daki en iyi üniversitelerden biri olmuştur ve turizm de şehrin ekonomisine büyük katkıda bulunmaktadır.
Mucizeler Meydanı'nı gördükten sonra kalabalıktan kaçarak tarihi şehrin sokakalarına dalabilir ve ortaçağdan kalma saraylar ile üniversite binalarını gezebilirsiniz. Aralarında nehir kıyısındaki Gotik şaheser Santa Maria della Spina ile sekizgen Sant'Agata'nın da bulunduğu güzel köprüler ve kiliseler yine bu bölgededir. Şehirde, Borgo Stretto gibi kemerli alışveriş yapılabilecek alanlar ve arka sokaklarda bir dizi küçük dükkan da bulunmaktadır.       
    
NÜFUS: 90.000 (2005)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: Piazza dei Miracoli (Mucizeler Meydanı) yaz aylarında çok kalabalık olur, bu nedenle Haziran ve Eylül ayları daha uygundur.  
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Pisa'daki en önemli yapılardan olan, Roma forumunun bulunduğu alandaki Piazza dei Cavalieri (Şövalyeler Meydanı).
  2. Katedral hazinelerine ve 13. yüzyılda yaşamış olan baba oğul heykeltıraş olan Nicola ve Giovanni Pisano'nun heykeline ev sahipliği yapan Musco dell'Opera del Duomo.
  3. Galileo Galilei'nin Toskana grandüküne teleskopuyla keşfettiği gezegenleri gösterdiği yer olan Palazzo Reale.
  4. Biri Via Santa Maria'nın sonunda diğeri Piagge'nin kenarındaki yürüme yolunda bulunan diğer eğik kuleler.
  5. Kiliselerdeki sanat eserleri. Pek çoğunda İtalyan ustaların çalışmaları vardır.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: Son dönemde sabitlenmiş olan Torre Pendente'nin (Pisa'nın eğik kulesi) 294 basamağını çıkmak istiyorsanız bir bilet alıp yaklaşık iki saat beklemek zorunda kalabilirsiniz.

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - SİENA

Açıkçası bu şehirle ilgili sadece çok eski dönemden kalma at yarışlarının hala düzenlenmekte olduğundan başka bir bilgim yoktu... Roma'dan Floransa'ya giderken yol üzerinde bulunması sebebiyle de, gitmeye karar verdim.
Kısaca resimlerle SİENA... 




Üzüm bağları ve zeytinliklerle çevrili Siena, küçük tepelerin bulunduğu Crete Senese'nin kuzeyindedir. Toskana'nın en güzel şehirlerinden biridir ve dolambaçlı sokaklarda dik basamakları bol olan üç tepenin kesişim noktasında kurulmuştur. Piazza del Campo Meydanı şehrin merkezindedir ve üstünde Duomo yükselir. Siena Avrupa'daki en eski üniversitelerden birine ev sahipliği yaptığı için, bu tarihi bölgenin havası aynı zamanda çok canlıdır.
Şehir Etrüsk kasabası olarak kurulmuştur ama M.S. 30'da Romalılar burayı ileri karakol olarak kullanmaya başlamışlardır. 6. yüzyılda Lombardlar, ardından Franklar bölgeye yerleşmişlerdir. 9. ve 11. yüzyıllarda kilise şehrin yönetiminde büyük rol oynamış ama şehrin sakinleri kısa süre sonra kendi kasabalarını yönetme konusunda hak iddia etmişlerdir.
Şehrin refahı ve askeri gücü kısa süre içinde artmıştır ve sınırlarını genişletmeye çalışan Floransa ile Siena arasında çatışma çıkmıştır. İki şehir arasında pek çok savaş yapılmıştır ama sonunda Siena, Floransa bölgesine katılmıştır. Bu çalkantılı döneme rağmen 1150-1300 yılları arasında şehir gelişmiş, Duomo, Palazzo Pubblico ve Torre del Mangia gibi yapılar inşa edilmiştir. Ama 1348'de Siena nüfusunun beşte üçü veba salgınına kurban gitmiştir ve bunun ardından şehir kndisini kolay kolay toparlayamamıştır.
Şehrin merkezinde deniz kabuğu şekilli Piazza del Campo bulunur. Dünyadaki en büyük meydanlardan biridir ve Palazzo Pubblico ile Torre del Mangia'ya bakmaktadır. Üçü de UNESCO Dünya Kültür Mirasıdır ve Siena'nın bin yıllık bağımsızlığı ile demokrasisini temsil etmektedir.
Her yıl 2 Temmuz ve 16 Ağustos'ta Piazza del Campo'da dünyaca ünlü at yarışları düzenlenir. Her biri renkli Ortaçağ giysilerine bürünmüş, bayraklar sallayan ve şarkılar söyleyen rakip gruplar kasabayı doldurur. Bu yarışlar en azından 500 yıldır sürmektedir ve Siena'nın canlı tarihinin bir parçasıdır.    
    
NÜFUS: 56.000 (2006)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: Festival için Temmuz ve Ağustos aylarında.  
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Palazzo Pubblico ve Torre del Mangia. Saray cumhuriyetçi hükümet için 13. yüzyılda inşa edilmiştir. 
  2. Duomo. bu ortaçağdan kalma katedral haç şeklindedir. Hem içinde hem dışında, şehrin efsanevi kurucuları Senius ve Aschius'un siyah ve beyaz atları nedeniyle, Siena'nın sembolik renkleri haline gelmiş siyah ve beyaz renkli mermerler görülebilir.
  3. Siena'nın en iyi resimlerini ve heykellerini bünyesinde barındıran, aralarında İtalyan Gotik ve Rönesans sanatından örnekler de bulunan Museo dell'Opera del Duomo.
  4. 1200-1300'den kalma yerel sanat eserlerinin sergilendiği Pinacoteca Nazionale.  
  5. Siena'nın tam merkezinde bulunan ve yüzyıllar boyunca şehir hayatının da merkezi sayılmış olan Piazza del Campo. Avrupa'daki en güzel kamu alanlarından biridir ve her yıl Temmuz veya Ağustos ayında at yarışı festivali burada yapılır.  
  6. San Domenico Kilisesi.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: Çoğu tarihi bölgeye giriş ücretlidir.

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - FLORANSA

"Görmeniz Gereken 501 Şehir" kitabının ön sayfasındaki resim Floransa'dan alınmıştır diyorum, başka da bir şey demiyorum artık... 501 Şehir arasından ön kapak için seçilen resim bile, bu şehirden alınmıştır, güzelliği siz düşünün diyorum...
Floransa deyince aklıma ilk gelen tabi ki de, 2.Dünya Savaşı'ndan yara almayan tek köprü, her yerde resimlerini gördüğümüz Vecchio Köprüsü'dür. Ayrıca Avrupa'nın en büyük katedrallerinden Duomo ve yine dünyanın sayılı sanat merkezlerinden Uffizi bu şehirde bulunmaktadır.  
Kısaca resimlerle FLORANSA... 






 
Floransa, İtalya'nın ve muhtemelen Batı dünyasının kültür merkezidir. Sergiler, muhteşem binalar ve dünyaca ünlü sanat eserleriyle dolu bu el değmemiş geç ortaçağ döneminden kalma şehir, Avrupa'nın kültürel ve siyasi gelişimindeki önemini açıkça göstermektedir. Floransa'daki en önemli mimari yapı Gotik bir şahaser olan ve Duomo olarak bilinen Santa Maria del Fiore Katedrali'dir. Muhteşem kubbesi Filippo Brunelleschi tarafından inşa edilmiştir ve içinde bazıları İtalya'nın en büyük ressamlarına ait olan çok güzel freskler vardır. Campanile çan kulesi (bir bölümü Giotto tarafından tasarlanmıştır) ve vaftizhane de görülmeye değerdir. Vaftizhanenin inşası Roma tapınağı olarak başlamıştır. Bronz kapıları Rönesans dönemindeki ilk büyük dökme bronz işlerindendir. Hem kubbe hem kule turistlere açıktır ve şehrin muhteşem manzarasını seyretmek için en uygun yerlerdendir. 
Şehrin tam ortasındaki Piazza della Signoria'da Bortolomeo Ammanati'nin Neptün Çeşmesi bulunur. Bu ünlü mermer heykel hala çalışan bir Roma su kemerinin sonundadır. Bir yürüyüş yaparak aralarında Brunelleschi'nin Ospedale degli Innocenti'si (yetimhane), Santa Croce Kilisesi'ndeki Pazzi Şapeli, San Lorenzo'daki Michelangelo'nun çalışması ve Laurentian Kütüphanesi'nin de bulunduğu Rönesans döneminden kalma mimari şaheserleri görebilirsiniz.
Rönesans döneminde Floransa'ya, 15.-18.yüzyıllar arasında şehirdeki en güçlü aile olan Medici ailesi damgasını vurmuştur. Pek çok ressamı himayelerine almışlardır ve şehirdeki iki büyük sanat galerisi Uffizi ile Pitti Sarayı onların sanat koleksiyonları için yapılmıştır. Uffizi ziyaretçilere ilk kez 1591'de açılmıştır ve Avrupa'daki ilk müzelerden biridir. Günümüzde hem İtalyan hem Floransalı koleksiyonları bünyesinde barındırır. Nehrin diğer yakasındaki Pitti Sarayı'nda da hem Medici ailesinin özel çalışmaları hem Raphael (Raffaelo Sanzio) ve Titian'ın da aralarında bulunduğu Rönesans ustalarının resimleri hem de büyük bir modern sanat koleksiyonu görülebilir. Sarayın yanında ilginç heykellere ev sahipliği yapan Boboli Bahçeleri vardır.
Arno Nehri şehrin ortasından geçer ve nehir kıyısından kulelerin ve kubbelerin manzarası seyredilebilir. İçindeki evler ve dükkanlarla Ponte Vecchio'yu görmeden geçmeyin. 1345'te yapılmış olan bu köprü 2.Dünya Savaşı'ndan hasar almayan tek köprüdür.
    
NÜFUS: 370.000 (2005)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: İlkbahar veya sonbaharda.  
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Floransa'nın siluetini değiştiren katedral, Duomo, 170 yıllık bir çalışmanın sonunda 1466 yılında tamamlanmıştır ve 30.000 kişiyi ağırlayabilir. Kubbeli çatısı Rönesans sanatı ile kültürün simgesi sayılır. 114,5 metre yüksekliğindedir.  
  2. Dünyadaki en ünlü sergilerden biri olan Uffizi. Aralarında Vinci, Michelangelo ve Rembrandt'ın da eserlerinin sergilendiği büyük ustaların resimlerine ev sahipliği yapmaktadır.
  3. Palazzo Pitti. Loggia dei Lanzi'deki açık alandaki heykeller. 
  4. Boboli Bahçeleri'nde piknik. Buradan şehrin manzarasını seyredebilir ve heykel koleksiyonunu görebilirsiniz. 
  5. San Miniato al Monte, Santa Maria Novella, Santo Spirito ve Orsanmichele Kiliseleri.   
BİLİNMESİ GEREKENLER: Uffizi'de uzun kuyruklara girmek istemiyorsanız önceden yer ayırtabilirsiniz.

5 Ocak 2013 Cumartesi

GÖRMENİZ GEREKEN 501 ŞEHİR - ROMA

Geçen yıldan beri "Dünyanın Klasik 7 Harikası", "Dünyanın Yeni 7 Harikası", "Dünya Miras Listeleri" ve "Dünya Miras Listesi Adayları"nı okuyorum... Nasıl giderim, görürümün hesaplarını yapıp duruyorum.
"Dünyanın Yeni 7 Harikası"ndan biri olan Kolezyum da Roma'da tabi ki de...
İtalya gezisinde "Bir taşla iki kuş vurmuş olucam"...
Hem çok sevdiğim İtalya'mı gezmiş olucam, hemde "Dünyanın Yeni 7 Harikası"ndan birisini görmüş olucam...
Ayrıca dünyanın en küçük ülkesi Vatikan'ın da Roma sınırları içerisinde olması ayrı bir güzellik. Gitmişken orayı da gezmeden dönmiycem tabi ki...
Roma deyince aklıma "Aşıklar Çeşmesi" ve "İspanyol Merdivenleri" de geliyor tabi ki de..
Bir de tam olarak hangi programda izlediğimi hatırlayamadığım "Melekler Kalesi" ve "Melekler Köprüsü" var. Hatta Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan, bu kalede esir edilmiş. Körünün üzerinde değişik melek figürleri var... 
Kısaca resimlerle ROMA... 










Orta İtalya'da Aniene Nehri'nin Tiber Nehri'yle birleştiği yerde bulunan Roma, 2500 yıl boyunca güçlü bir siyasi ve ekonomik merkez olmuştur. Çok hareketli bir tarihi olan şehir, aynı zamanda entellektüel ve ileri görüşlü bir ulusunda başkentidir. İster Via Veneto'da alışveriş yapın, ister antik kalıntıları gezin, ister Leonardo Da Vinci'nin çalışmalarını seyredin, buradan hayal kırıklığı yaşayarak ayrılmanız mümkün değildir.
Roma, 2.Dünya Savaşı'ndan görece hasarsız kurtulan nadir büyük Avrupa şehirlerindendir. Bu nedenle şehir Rönesans ve Barok karakterlerini koruyabilmiştir. 900'den fazla kilise ve bazilikasıyla, yüzyıllar boyunca Hıristiyanlık dünyasının merkezi olmuştur. En önemli kiliseler arasında Laterno'daki San Giovanni, San Maria Maggiore ve San Lorenzo Fuori le Mura vardır.
Roma'nın tam ortasında bulunan Vatikan bağımsız bir devlettir ve papalığa ait bir bölgedir. Burada Aziz Petrus Bazilikası ile bazilika avlusu Papa 7.Alexander tarafından yaptırılmıştır. Bu daha çok insanın, papanın kutsamasını kilisenin dış cephesinden durarak izleyebilmesini sağlamıştır. Vatikan'da ayrıca Leonardo Da Vinci, Raphael, Giotto ve Botticelli'nin önemli çalışmaları vardır. 16.yüzyılda Papa 2.Julius tarafından kurulan Vatikan müzelerinde aralarında dünya ünlü Sistine Şapeli'nin de bulunduğu Roma Katolik Kilisesi'nin büyük koleksiyonu görülebilir.
Antik Roma kalıntıları tabii ki dünyanın en iyi kalıntılarından oluşmaktadır. En önemlileri arasında Palatine Tepesi'ndeki kraliyet sarayları, forumdaki tapınaklar, Augustus'un Ara Pacis'i (Barış Sunağı), Diocletian'ın Kaplıcaları, muhteşem Pantheon, ürkütücü mezarlar ve Circus Maximus'un olduğu gibi insanların kontrol altında tutulmasını sağlayan hunhar gösterilerin yapıldığı Colesseum vardır. 

NÜFUS: 2.600.000 (2005)
NE ZAMAN GİDİLMELİDİR: Yılın herhangi bir döneminde.  
KAÇIRILMAMASI GEREKENLER: 
  1. Forum'un muhteşem manzaralarının görülebileceği üstü açık müze Palatine Tepesi. 
  2. Önemli işler için toplanılan ve ünlü hatiplerin konuştuğu devasa alan (iyi bir harita kullanmalısınız) Forum. Ceasar'ın öldürülmesinin ardından Marcus Antonius burada konuşma yapmıştır.
  3. Roma'daki en güzel yerlerden biri olan, Roma İmparatoru Hadrian tarafından kendisi ve ailesinin mozelesi olarak yaptırılan Tiber Nehri'nin kıyısındaki Castel Sant' Angelo
  4. İspanyol Basmakları. 138 basamak Piazza di Spanga'ya ve Trinita dei Monti kilisesine çıkmaktadır. Basamakların en altındaki ev, şair John Keats'ın yaşadığı evdir.
  5. Roma'daki en büyük ve en şık park olan Borghese Bahçeleri. Burada bir göl, tapınaklar, çeşmeler ve birkaç müze bulunur.  
BİLİNMESİ GEREKENLER: Çoğu turistik yere giriş ücretlidir.